Amalgam (al-malgam = merhem), Sıvı civa, birçok metali, özellikle bakır, gümüş, altın ve alkali metalleri (lityum, sodyum,potasyum, ...) çözer. Amalgam; katı, yumuşak veya sıvı olabilir. Civa, bazı metal olmayan maddeler ile de amalgam verir. Amalgamın sertliği ve yumuşaklığı ilave edilen metalin miktarına bağlıdır.

Amalgamın en belirgin özelliği; içlerinde çözünmüş olan metalin aktifliğinin azalmasıdır. Mesela, su ile çok şiddetli reaksiyon veren sodyum, amalgamda oldukça yavaş reaksiyon verir. Gümüş amalgaması diş hekimliğinde dolgu maddesi olarak kullanılır. Yine kalay amalgaması eskiden ayna yapımında kullanılırdı. Metalurjide, çeşitli metaller amalgam yapılarak ayrılır. Kimyasal reaksiyonlarda amalgam, katalizör olarak kullanılır. Amalgamların çoğu ısıtılınca civanın buharlaşmasından dolayı bozunur. Fakat bakır amalgaması ısıtılınca yumuşar, soğuyunca tekrar sertleşir.

Diş hekimliğinde kullanılan amalgam siyah renkli veya Gümüş dolgu olarak da bilinir. Aslında içeriğinde birçok çeşit metal bulunmasına rağmen gümüş ağırlıklı metal alaşım olduğu için bu şekilde de isimlendirilir. % 70 gümüş, % 23 kalay, az miktarda bakır ve çinkodan oluşan toz özel bir karıştırıcıda cıva ile karıştırılarak belli bir kıvama getirilir, bu şekilde dişe uygulanarak sertleşmesi beklenir.

150 yılı aşkın bir süredir diş hekimliğinde dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadır. Bu süre içerisinde milyonlarca çürük dişin dolgusunda kullanılmıştır. Bu kadar zamandır kullanılan bir dolgu malzemesi olarak, dayanıklılığı ve ekonomik uygunluğu ispatlanmıştır. Buna rağmen hala amalgamla ilgili söylentiler de ortaya atılmaktadır. Ancak Amalgam dolgudaki civa zehirli değildir. Civa diğer metallerle birleştiğinde kimyasal yapısı değişir ve zararsız hale geçer.Çiğneme ve öğütme sonucunda ağızda açığa çıkan civa miktarı su, hava ve yiyeceklerde alınan miktardan çok daha küçüktür. Aleyhindeki bu söylentilere rağmen, gelişmiş ülkelerin diş hekimleri birlikleri tarafından "amalgamın diş dolgularında güvenle kullanılabileceği" bildirilmektedir. Amalgam ancak civaya allerjisi kesin olarak tespit edilenlerde kullanılmamalıdır ki, bu da yüzde birden çok daha düşük bir olasılıktır. Gerekmediğinde amalgam dolgular sökülmemelidir. Çünkü hem gereksiz masraf getirmekte hem de dişe zarar verme olasılığını arttırmaktadır.

AMALGAM SONRASI DİKKAT EDİLECEKLER

Hastanın uygulamanın yapıldığı tarafı en az bir saat kullanmaması ve takip eden 24 saat içinde de dikkatli olarak sert şeyleri o bölgede çiğnememesi istenmelidir. Hastaya 24 saat geçtikten sonra polisaj işlemi için ikinci bir randevu verilmelidir. Bu uygulama, hem amalgamın metalik özelliklerini iyileştirme hem de kullanım sonrası restorasyonun anatomik ve fonksiyonel olarak tekrar gözden geçirilme olanağını sağlayacaktır.

Amalgam dolgulardan sonra kısa süreli bir sıcak-soğuk duyarlılığı olabilmekte ve bu zamanla kaybolmaktadır. Ancak ender olsa da bazı kişilerde ağızda çeşitli metaller bulunduğunda ya da çatal gibi başka bir metal girdiğinde elektriklenmeden doğan hassasiyetler olabilmektedir. Geçmeyen duyarlılıklarda duyarlılığın yalnızca bu sebepten olduğuna emin olduktan sonra restorasyonu metal olmayan bir restoratif madde ile değiştirmek çözüm olabilir.

AMALGAM ENDİKASYONLARI

  • Aşırı yük gelebilecek bölgelerde, büyük çürüklü arka gurup dişlerde
  • Aşırı doku kaybı olan dişlerde, yapılabilecek başka restorasyonların daha pahalı olacağı durumlarda,
  • Kötü ağız hijyeni olan bireylerde,
  • Tükürük kontrolü problemli hastalarda,
  • Ekonomik nedenlerle, her yaştaki bireyde rahatlıkla kullanılabilir.

Amerikan Diş Hekimleri Birliği yapmış olduğu açıklamada:

150 yıldan fazla süredir ve 100 milyondan fazla hastanın ağzında amalgam dolgu malzemesinin güvenilir, sağlıklı ve dayanıklı olarak kullanıldığını, içeriğindeki gümüş, bakır, kalay, gibi metallerin cıvayla kimyasal reaksiyonlarının sert, stabil ve güvenli bir yapı oluşturduğunu söylemektedirler.

Amerikan Halk Sağlığı Servisi'nin 1993 yılında, Yine Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü, Diş Hekimliği araştırma bölümünün 1991 yılında yapmış oldukları geniş araştırmalar ve bu araştırmalar sonunda sunmuş oldukları raporlarda; "Amalgamın içerdiği maddelere aşırı alerjisi olan kişiler haricinde güvenle kullanılabileceğini...." söylemektedirler. Havadan, sudan ve yiyeceklerden, ağzımızdaki amalgam dolgunun içeriğindeki cıvanın buharlaşmasıyla alacağımızdan kat ve kat daha fazla cıva almaktayız.

150 yıldır kullanılan bir materyal olmasına rağmen, bilimsel yayınlarda, amalgamın alerjik olmasından daha ciddi bir yan etkisi rapor edilmemiştir. Alerji vakaları da 150 yılda sadece 100 vakayı geçmemektedir. 1991 yılında Dünya Diş Hekimleri Birliği, Diş Hekimliği Malzemeleri Panelinde, "Belirgin bir şikayet olmadan Amalgam dolguların çıkarılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı..." sonucuna varılmıştır. Amerikan Halk Sağlığı Servisi ise 1993 yılında "Amalgam dolguların sökülerek değiştirilmesinin kişinin sağlığına yarar getirecek inandırıcı bir etkisinin olmadığını...." aksine "luzumsuz sökülen amalgam dolgunun, sağlıklı dişin yapısına zarar vereceğini" söylemektedir.

Amalgam dolguların sökülmesiyle multiple skleroz rahatsızlığının iyiye gitmesi veya amalgamın, arthritis (eklem romatizması) , Alzheimer gibi rahatsızlıklara neden olduğu gibi iddialarda tamamen gerçek dışıdır ve bilimsel bir dayanağı bulunmamaktadır.

Amerikan Diş Hekimleri Birliği, amalgama alternatif ancak en az onun kadar etkili ve güvenli bir madde geliştirmek için yapılan çalışmalara destek vermektedir. Ancak günümüzde amalgama alternatif gösterilen kompozit resinlerin, özellikle büyük dolgularda, amalgam kadar uzun ömürlü ve etkili olmadığı kanısındalar.

Yine Amerikan Diş Hekimleri Birliği ve Amerika Halk Sağlığı Servisi "Amalgamın ağız sağlığına yönelik kullanımının hala geçerli olduğu..." görüşünde birleşmektedirler.

Amerikan Diş Hekimleri Birliği dergisinin 1995 Kasım sayısında yayınlanan bir araştırmada; 1700 diş hekiminin idrar tahlilleri yapılıyor ve çok önemsiz seviyede cıva bulunuyor. Eğer muayenehanelerde amalgam kullanımıyla ilgili güvenlik önlemlerine uyulursa ortamda cıva buharı bulunmuyor ve dolayısıyla çalışan personel için zararlı bir etki de oluşturmuyor.

Amalgamın Zararlı Olduğunu Savunan AntiTez

Cıva ihtiva eden amalgam sadece resimde de görüldüğü gibi dişin çürük olan kavitesinde dolgu mataryeli olarak kalmayıp vücuda yavaş yavaş yayılarak kronik cıva zehirlenmelerine de neden olabilmektedir. Bu çalışmalar ile paralel olarak cıva zehirlenmesi ile ilgili diğer bazı yayınları da özetleyecek olursak;

Hayvan deneyleri göstermiştir ki, cıva çok hızlı bir şekilde vücuda yayılarak hassas organları olumsuz etkileyebilmektedir. Kanadalı bilim adamlarının koyunlar ve maymunlarda yapmış oldukları amalgam dolgulardan yaklaşık 1 ay sonra mide, barsaklar, böbrekler ve diş etlerinde cıva birikimlerine rastlanmış ve koyunlarda böbrek fonksiyonları % 50 oranında yavaşlamıştır.

İnsanlar üzerinde yapılan otopsi çalışmalarından sonra beyin ve böbreklerde cıva birikimleri tespit edilmiş ve kişinin ağzında ne kadar fazla miktarda amalgam dolgu varsa o oranda da beyin ve böbreklerde fazla cıva bulunmuştur.

Hannes Stähelin ve Gianfranco Olivieri isimli araştırmacılar daha önce amalgam kullanılarak dolgu yaptırmış olan ölmüş Alzheimer hastalarının normal insanlarla kıyaslanmasında laboratuvar çalışmaları ile göstermişlerdir ki cıva Alzheimer hastalığı oluşmasında önemli rol oynamaktadır. Ayrıca Parkinson ve MS konusunda da araştırmalar devam etmektedir.

Ayrıca cıva, anne karnında iken bebeği de olumsuz etkilemektedir ve anne ne kadar cok miktarda amalgam taşıyorsa plasenta ve anne sütü de o kadar fazla etkilenmektedir.

Türkiyeden Bir Makale

Dental amalgamların restoratif materyal olarak kullanımları içerdikleri civa nedeniyle hep gündemde kalan ve tartışmalı bir konu olmuştur. Amalgamlardan civa mikrosızıntıları olduğu bilinmekle beraber son 30 yıl içinde yapılan çalışmalarda bu durumun ciddi sağlık sorunlarına neden olduğu gösterilememiştir.

Bu, dişhekimleri, halk sağlığı uzmanları ve epidemiyologlar tarafından üzerinde uzun süredirtartışılan bir konudur. Civa içeren dental amalgamlar 1818 yılından itibaren kullanıma girmiş olup,1830 yılından itibaren çeşitli hastalıkların gelişiminden sorumlu tutulmaya başlanmıştır. Özellikle nöroepidemiyoloji ile uğraşanlar yıllardır bu konuya aydınlık kazandırmaya çalışmaktadır. 1920'li yıllardan itibaren bu kullanım ile sistemik civa emiliminin arttığı bilinmektedir.

Diş dolgu materyalleri yüksek miktarda civa içermekte olup, taşınan civa kan-beyin bariyerinden geçebilmektedir. Civanın nörotoksisitesi konusunda pek çok yayın olsa da az miktarda-tekrarlayıcı civa karşılaşımının sinir sistemi üzerindeki etkileri netlik kazanmamıştır. Bazı çalışmalarda, kullanılan miktarla ağız içinde saptanan serbest civa ile kan-idrar civa miktarları arasında korelasyon olduğu gösterilmiştir.

Diğer metaller gibi civanın da düşük seviyelerde tolere edilebildiğini savunanlara karşı bazı araştırmacılar solunum ya da oral yol ile alınan civanın asla tolere edilemeyeceğini belirtmektedir. Aynı yazarlar, kronik yorgunluk sendromu, multipl skleroz ve Alzheimer hastalığı gibi bazı nörolojik hastalıkların etyolojisinde dental amalgamı suçlamaktadır.

Günümüzde amalgamın hastalar için ek sağlık sorunu oluşturmadığı görüşü hakim olup, dental kliniklerde serbest civa maruziyetinin hekimlere getirebileceği mesleki riskler açısından dikkatli olunmalıdır.